Kategori arşivi: Genel

Derinkuyu Yeraltı Şehri

Derinkuyu Yeraltı Şehri

Göreme’ye yaklaşık 30km uzaklıkta olan derinkuyu yeraltı şehri, kapadokya çevresindeki birçok yeraltı şehrinden sadece birisi olmasına rağmen türkiyedeki en büyük yeraltı şehri.

Müzenin açılış saati 8:00. Yukarıdaki resimde görülen sarı alanları gezmenize izin veriliyor, tabi bu alan dışına çıkmanız sizin elinizde fakat kaybolma riskiniz oldukça yüksek, hem güvensiz oluşu hem de sarı alan dışındaki alanların aydınlatılmamış oluşundan kaynaklı bu alan dışına çıkmak isteyeceğinizi de pek sanmıyorum, zaten sarı alanda bile dolaşırken loş aydınlatmadan, sessizlikten, yankıdan ve dar geçişli yerin 60 metre altına inen ürpertici kısımlardan ilerlerken bile geriliyorsunuz

İçeride kilise, okul, hayvan barınağı, depo, vb bir çok oda bulunurken, sadece içeriden kapanıp açılabilen, büyük bir taş tekerlekten yapılmış kapılar da dikkat çekiyor. Özellikle hayvanları o dar alanlardan nasıl aşağı indirmişler merak ediyorum. Ayrıca zaman zaman odaların bazılarında devasa derinlikte olan havalandırma kanallarını görüyorsunuz. Bütün bunları teknolojik aletler olmadan insanlar nasıl yapmışlar diye düşünmeden edemedim. İçerisi karanlık olduğu için pek fazla fotoğraf çekemedim, zaten o ortamı fotoğrafla değil yaşayarak görmek gerekiyor

Müze ziyareti sırasında herhangi bir görevli size eşlik etme gibi bir durumu yok, ziyaretimiz sırasında sabah erken saatte gittiğimiz için bizden başka kimse de yoktu. Klostrofobik olmasa dahi çoğu insanın bu deneyimi yaşamaktan çekineceğini düşünüyorum, o yüzden girmeden önce bir kez daha düşünün derim 🙂

Müzeye girişte kırmızı okları takip ederek sarı alanın sonuna kadar inebiliyorsunuz, en aşağı katta(7. kat) aşağı inen bir merdiven daha bulunuyor, biz kırmızı ok bulunmadığı için oradan aşağı inmedik,  resimdeki yine sarı renge boyalı suyun bulunduğu alana iniyormuş burası. Derinkuyuda çıkış için mavi okları takip etmeniz gerekiyor, mavi oklar hangi katta görülüyordu tam hatırlamıyorum fakat en kötü ihtimalle kırmızı okları ters yönden takip ederek geri dönebilirsiniz, mavi oklar belli bir mesafeden sonra biraz daha kestirmeden çıkışa gitmenizi sağlıyor, ve mavi okları takip ettiğinizde müzeye girdiğiniz değil de biraz ilerisindeki farklı bir çıkıştan dışarı çıkıyorsunuz.

Derinkuyu’yu genel olarak ürpertici fakat bir o kadar da heyecanlandırıcı bir deneyim olarak özetleyebilirim. İnsanların elinde hiçbir teknoloji dahi yokken istediği zaman neler yapabileceklerini canlı canlı görüyorsunuz. Sanırım 1923’e kadar yunanlar tarafından da kullanılıyormuş sığınmak için, yani tarih boyunca farklı medeniyetlerin kullandığını düşünürken çok uzak olmayan bir tarihte de kullanıldığını bilmek ilginç geliyor.

Araçla gidecekseniz yeraltı şehrinin hemen yanına araçla giremiyorsunuz, tabelaları takip ederek yakındaki bir ücretli otoparka aracınızı bırakabilirsiniz, çok az bir mesafe yürümeniz yeterli, araçtan inmeden gözle görülebilecek bir mesafede değil, aracı bırakıp yürümeniz gerekiyor, biz erken saatte gittiğimiz için sorabileceğimiz de kimse yoktu, o yüzden girişi bulurken biraz zorlandık

Kapadokya ziyaretiniz sırasında eğer kalp rahatsızlığınız yoksa, klostrofobik olmasanız dahi dar alanlardan, kilitli kalma hissinden ürpermiyorsanız kesinlikle ziyaret etmenizi öneririm, bir rehber veya kalabalık bir grupla ziyaret ederseniz ürpermeden, daha eğlenceli bir deneyim yaşayabilirsiniz 🙂

Göreme Açık Hava Müzesi

Göreme Açık Hava Müzesi

Göreme merkezine en yakın mesafedeki açık hava müzesi burası

Müzeyi ziyaret etmek için bir kaç seçeneğiniz var fakat en mantıklısı Müzekart+ çıkartmak, zaten öğrenciyseniz Müzekart+ ile hemen hemen aynı özellikteki kartı yarısından daha düşük bir fiyatla  çıkarabiliyorsunuz. Merak edenler için seçenekler hatırladığım kadarıyla şu şekilde:

*Tam Müzekart: 185 tl – Türkiyedeki bütün müzelerde sınırsız sayıda geçiş hakkına sahip, 1 yıl geçerli.

*Müzekart+: 50 tl – Türkiyede 4 müze hariç diğer bütün müzelerde sınırsız sayıda geçiş hakkına sahip. Bu 4 müzeden biri de Göreme Açık Hava Müzesinde bulunan karanlık kilise, buranın girişi ek olarak 10 tl, müzekart geçmiyor, Topkapı Müzesindeki harem dairesi de bu 4 müzeden biriymiş, diğerlerini bilmiyorum. Kart 1 yıl geçerli.

*Müzekart: 40 tl – Tüm müzelerde geçerli fakat her müzeye 2 şer kez girebiliyorsunuz, 1 yıl geçerli.

*Müzekart öğrenci: 20 tl – Müzekart+ ile aynı özelliklere sahip fakat müzekart plusda opera vb kurumlarda da indirim alabilirken öğrenci kartıyla alınmıyormuş, zaten öğrenciyseniz operada ayrıca öğrenci indirimi alabilirsiniz yani bence makul, 1 yıl geçerli.

*Müzekart Kapadokya: 45 tl –  3 gün boyunca Kapadokya civarındaki bütün müzelere sınırsız geçiş tanıyor, üç gün sonunda iptal oluyor.

*Müzekart olmadan ziyaret: 30 tl

*Fiyatlar Mayıs 2017 ye aittir

Müzeye ilk girişinizde büyüklüğünü çok anlayamıyorsunuz çünkü asıl ziyaret edilecek büyük alan görünmeyen kısımda kalıyor, belli bir patika/merdiven yolundan ilerleyerek daha önce kullanılmış yapıları sırayla gezebiliyorsunuz

Biz ziyaret ettiğimizde bazı yapılar güvenlik sebebiyle kapatılmış durumdaydı, biraz bakıldığında zaten kayaların parçalanmış ve tehlikeli olduğu, bu yüzden kapatıldığı belli oluyor.

Ayrıca müzeye girmeden önce 15TL karşılığında audio guide denilen cihazdan kiralamanızı öneririm, çünkü çoğu yapının önünde ve içerisindeki çizim, kısım vb alanların önünde farklı numaralar var, bu numaraları audio guide cihazına tuşladığınızda size türkçe de dahil olmak üzere farklı dillerde açıklamasını yapıyor. Eğer kiralamayı düşünürseniz kulaklığınızı yanınıza almanızı öneririm çünkü audio guide ile verilen kulaklıklar genelde bozuk ve kalitesizmiş. Biz kendi telefon kulaklığımızı takarak kullandık. Bir cihazı birer kulaklık takarak iki kişi kullanabilirsiniz.

Müze içerisindeki yapılar genellikle kilise, yemekhane vb yaşam alanlarından oluşuyor. Her zamanki gibi değer biçilemeyen tarihi yapıların üstüne kendi isimlerini kazıyarak eserlere zarar veren türk gençlerimiz gözümüzden kaçmadı. Müzede yapıların içerisinde flaşsız dahi olsa fotoğraf çekmek yasakken eserlere nasıl bu kadar zarar verilebilmiş sorusu akla geliyor.

Müze içerisindeki kısımlar şu şekilde: Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Basileus Kilisesi, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise,Tokalı Kilise.

İlk girdiğinizde sol kısımdan ilerlerseniz en son Elmalı Kiliseye denk geliyorsunuz, ve ufak bir patikadan çıkışa gidiyorsunuz. Elmalı kilise karşısındaki devasa vadide boydan boya uzanan tarihi yapılar çok dikkate çekmesine karşın sanırım ziyarete kapalı, o kısmın da ziyarete açılmasını, tanıtılmasını umuyorum.

Ayrıca yukarıda müzekartla ilgili kısımda bahsettiğim Karanlık Kilise ile ilgiliyse, bu müzenin revize edilmesine 9 yıl boyunca çalışılmış, boyamalar sanki yeni yapılmış gibi bu yüzden sanırım ek ücret alıyor, elmalı kilise şekil olarak ve revize edilmişlik bakımından oraya benziyor, ek ücret vermek istemiyorsanız bunu göz önünde bulundurabilirsiniz.

Google maps üzerinde müzenin konumu:

The Elder Scrolls IV: Oblivion

Elder Scrolls serisinin gözbebeği Oblivion. Yazıya oyunun harika müziğiyle giriş yapalım.

Oblivion’u sadece RPG türünde bir oyun olarak tanımlamak yetersiz kalır sanırım, herşeyden önce film tadında bir hikaye yaşıyorsunuz.

Hikayenin heyecan verici akışını da bir kenara bırakırsak, çıktığı 2006 yılında hatırlıyorum, bildiğim oyunlardan farklı olarak, oyunda herşeyi yapmama izin verildiğin şaşırmıştım, bu belki RPG türü oyunlar için normal bir şey olsa da o yıllarda çok fazla popüler oyun yoktu bu şekilde. Gerçi serinin bir önceki oyunu Morrowind varmış fakat o bizim yaş grubuna denk gelmedi.

Herşeyi yapmaya izin vermek derken şöyle tanımlayayım. Hani bilgisayar oyunlarında vardır ya, bir görevle başlarsın, sonra başka bir görev, peşine başka bir görev. Mutlaka yönlendirir seni, görev dışında bir şeyle ilgilendiğinde bir sessizlik olur, sanki oyun orada bitiyormuş gibi. Oblivion’da bu farklıydı.

Evet belli dizide ana görevler, yan görevler bulunuyordu, ama muhteşem bir hikayeyle sizi Elder Scrolls dünyasına bıraktıktan sonra o dünyada dolaşmak, istediğinizi yapmak mümkündü. Hatta o kadar mümkündü ki bu, görevi bulmak zor gelmişti, koca haritada gezinip durmuştum istemeden görev dışında şeylerle geçirmiştim zamanımı. İlk defa bu tarz bir oyun oynadığımdan tuhaf gelmişti bu durum, fakat bu tuhaflık gerçeğe yatkınlık insanı Elder Scrolls serisine bağlayan şey.

Tıpkı seriinin sonraki oyunu Skyrim’de de olduğu gibi. Mesela yolda yürürken tesadüf eseri haydutların halktan birini soymasına şahit olabilirsiniz ve aynı şeyi bidaha göremeyebilirsiniz o yolda. Veya dükkanların, evlerin herhangi birine gece gizlice girip dolaşabilir, evdeki eşyaları alabilirsiniz. Bunun gibi bir çok dinamik oyunda mevcut, oyunu gerçek hayata benzetmek için gerçekten çok çaba harcanmış.

Ama Oblivion’u istediğimizi yapabildiğimiz bir oyun diye sınırlandırmak istemiyorum, oblivion’u özel yapan müzikleri, mükemmel şehir tasarımları, doğa tasarımları. Örneğin iksir yapmak için dağda çiçek toplamanız gerekirken muhteşem müziklerle birlikte doğayla iç içe gezinmeniz, o sırada rastgele olaylara şahit olabilmeniz, mükemmel kalelere rast gelmeniz. Bence Oblivion’u özel yapan şeyler bunlar.

Bu kadar anlattıktan sonra oynamak isteyenler için steam bağlantısını ve daha ayrıntılı bilgi için wikipedia bağlantısını yazının altında paylaşıyorum.

Wikipedia: https://tr.wikipedia.org/wiki/The_Elder_Scrolls_IV:_Oblivion

Steam: http://store.steampowered.com/app/22330/?l=turkish

Passengers (2016)

Passengers – Uzay Yolcuları (2016)

Türkçeye “Uzay Yolcuları” olarak çevrilen 2016 yapımı Passengers filmi, yolculuk sırasında uyku kapsülünden gereğinden erken uyanan, büyük bir uzay gemisinde kendini yalnız bulan bir yolcunun hikayesini anlatıyor.

İzlemesi gayet eğlenceli, sürükleyici bir film olmuş.

Wikipedia sayfasında şöyle bir özet geçilmiş:

İçinde binlerce kişiyi taşıyan yıldız gemisi Avalon, “Homestead Kolonisi” olarak bilinen uzak bir koloni gezegenine 120 yıl sürecek bir seyahat yapmaktadır. Yolcular ve tüm mürettebat hibernasyon kapsüllerinde uyumaktadır, ancak gemi büyük bir asteroid alanından geçerken gemi kalkanında aşırı yüklenme olur ve bir arıza meydana gelir. Bu arıza nedeniyle geminin yolcularından biri olan Jim Preston (Chris Pratt) uyanması gereken zamandan 90 yıl önce uyanır.

IMDB: http://www.imdb.com/title/tt1355644/

Wikipedia: https://tr.wikipedia.org/wiki/Uzay_Yolcular%C4%B1